Ahir zaman, kıyamet öncesinde dünya üzerinde yaşanacak olan bir dönemdir. Peygamberimiz (sav)’in, ahir zamanda gerçekleşecek olan olaylarla ilgili pek çok haberi bize ulaşmıştır. Bu olayların, içinde bulunduğumuz dönemde birer birer gerçekleşiyor olması Peygamberimiz (sav)’in mucizelerinden biridir. (Detaylı bilgi için bkz. Kıyamet Alametleri, Hz. Süleyman, Ahir Zaman Alametleri ve Dabbetü’l Arz, Harun Yahya, Kültür Yayıncılık) Hz. Muhammed (sav) kendi yaşadığı dönemden 1400 yıl sonrasında meydana gelecek olayları, sanki o dönemi izlemiş gibi detaylı olarak anlatmıştır.

Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde bildirilen çok sayıda ahir zaman ve kıyamet alametlerinden şunları sayabiliriz:

“Kıyametin hemen yakınında anarşi ve kargaşa günleri vardır.”237


Ahir zaman alametlerinden olan terör ve şiddet olayları bugün tüm dünya ülkelerinde şiddetlenerek devam etmektedir.

Peygamber Efendimiz (sav)’in geçmişten verdiği haberler ve günümüzde yaşanan olaylar arasındaki paralellik, bu kutlu insanın sayısız mucizelerinden birini bize gösterir.

“Dünya hercü merc içinde kaldığında, fitneler zuhur ettiğinde, yollar kesildiğinde, bazıları bazılarına hücum ettiğinde.”238


Bugün dünyanın birçok ülkesinde yaşanan ve sebepsiz yere masum insanların katledildiği savaşlar da Peygamberimiz (sav)’in haber verdiği kıyamet alametlerindendir.

“Allah apaçık inkar edilir hale gelmedikçe kıyamet kopmaz.”239


Çok yaygın olan ateist sitelere örnekler

“Büyük şehirler dün sanki yokmuş gibi helak olur.”240


Hadislerde rivayet edilen kıyamet alametlerinden biri de şehirlerin yok olmasıdır. Yakın dönemlerde Meksika (sağda) ve Tokyo’da (altta) gerçekleşen depremler hadislerin tecellilerindendir.

 

“Açlık ve hayat pahalılığı alabildiğine yayılacak.”241


Dünyadaki zengin kaynaklara rağmen dünyanın birçok ülkesinde şiddetli açlık yaşanmaktadır. Bu durum, tüm insanların üzerinde düşünmesi gereken alametlerdendir.

Erkekler erkeklerle, kadınlar kadınlarla yetindiklerinde. kıyamet yaklaşmış olacaktır.”242

“Kıyamet yaklaşınca… kadınla yolun ortasında cinsel münasebette bulunacak kadar haya ortadan kalkar.” 243

“Cinayetler artmadıkça. kıyamet kopmaz.”244

Talikan’a (Afganistan’a) yazık oldu. Şüphesiz Allah Teala’nın orada altın ve gümüş olmayan hazineleri vardır. Orada Allah’ı hakkıyla bilen insanlar vardır.245

Hadiste Afganistan’ın ahir zamanda işgal edileceğine işaret vardır. Rusların Afganistan’ı işgali olan 1979 yılı Hicri 1400 yılına, diğer bir ifadeyle Hicri 14. yüzyılın başlangıcına denk gelmektedir.


Resimlerde, 1979 yılında Rus ordusunun işgalindeki Afganistan halkının uğradığı zulmün örnekleri görülmektedir.

Resulullah: Fırat Nehri altın bir dağ üzerinden açılmadıkça kıyamet kopmayacaktır…246

Fırat Nehri’nin suyu çekilerek altın hazinesini açıklaması zamanı yaklaşıyor. Her kim, o zaman orada bulunursa o hazineden bir şey almasın.247

Suyuti’nin kitabında bu hadis “suyun durdurulması” olarak geçmektedir. Gerçekten de resimde görülen Keban Barajı, Fırat Nehri’nin suyunu durdurarak kesmiştir.

Dünyanın harap olmuş yerlerinin imarı, imar edilmiş yerlerinin tahribi kıyametin şart ve alametlerindendir.248


Alman Meclisi’nin (Reichstag) yıkık hali (1945 yılı). Alttaki resimde ise aynı binanın 1999 yılında yeniden inşa edilmiş hali görülmektedir. Benzer şekilde pek çok bina restore edilmekte ve eski haline yeniden kavuşturulmaktadır.

Mehdi için 2 alamet vardır ki… Bunun birincisi, Ramazan’ın birinci gecesi Ay’ın ikincisi de ortasında Güneş’in tutulmasıdır.249

Mehdi’nin çıkmasından önce bir Ramazan içinde Güneş iki defa tutulacaktır.250

Ramazan’da iki defa Ay tutulması olacaktır.251

Sky Telescope dergisi, Temmuz 199 (Yukarıda) 31 Temmuz 1981 tarihinde gerçekleşen Güneş tutulmasın Yukarıdaki hadislerin toplamından çıkan ortak sonuçlar şunlardır:

1. Ramazan Ayı’nda Ay ve Güneş tutulmaları olacaktır.

2. Bu tutulmalar ortalama 14-15 gün arayla olacaktır.

3. Tutulmalar iki kere tekrarlanacaktır.

Bu tespitlere uygun olarak, 1981 yılında (Hicri-1401’de) Ramazan Ayı’nın 15. günü Ay, 29. günü de Güneş tutulmuştur. Yine “ikinci olarak”, 1982 yılında (Hicri-1402’de) Ramazan Ayı’nın 14. günü Ay, 28. günü de Güneş tutulmuştur.

Ayrıca bu hadisede “Ay”ın Ramazan’ın tam ortasında DOLUNAY halinde tutulması ve dikkatleri çekecek bir alamet olarak belirmesi de son derece anlamlıdır.

(Altta Sağda) 31 Temmuz 1981 tarihinde gerçekleşen Güneş tutulmasının resmi.

(En üstte) 1981 yılında yaşanan Ay tutulmasının Sky Telescope dergisinin Temmuz 1999 tarihli sayısında yayınlanan resmi.

Soldaki takvim yapraklarında ise 1981 ve 1982 yıllarında gerçekleşen Ay ve Güneş tutulmalarının tarihleri görülüyor.

O gelmeden önce, doğudan ışık veren bir kuyruklu yıldız görünecektir.252

O yıldızın doğması, Güneş ve Ay tutulmasından sonra olacaktır.253

Şark tarafından bir kuyruklu yıldız doğup aydınlık verecektir. Onun her günkü irtifi (geçiş yönü) meşrıktan mağribedir (doğudan batıya doğrudur).254

– 1986 yılında (Hicri 1406’da) yani 14. yüzyıl başlarında “Halley” kuyruklu yıldızı Dünyamızın yakınından geçmiştir. Bu kuyruklu yıldız parlak, ışıklı bir yıldızdır.

– Hareket yönü doğudan batıya doğrudur.

– 1981 ve 1982 (1401-1402) yıllarında meydana gelen Ay ve Güneş tutulmaları olayından sonra ortaya çıkmıştır.

“Onun çıkacağı yıl, insanlar hacca, başlarında bir emir bulunmadan gidecekler… Hep birlikte Beyt-i Şerif’i tavaf edecekler, sonra Mina’ya indiklerinde, köpekler gibi birbirine saldıracak, hacılar soyulacak, kanlar Akabe Cemresinin üzerine akacak.” (Kıyamet Alametleri, s. 168-169)

İnsanlar başlarında bir imam bulunmaksızın hac ederler. Mina’ya indiklerinde etrafları, köpeklerin sarışı gibi sarılıp, kabilelerin birbirine girmesi ile büyük savaşlar olur. Öyle ki ayaklar kan gölü içinde kalır.255


Türkiye Gazetesi, 12 Ağustos 1987

Türkiye Gazetesi, 2 Ağustos 1987
1979 (Hicri 1400)’da gerçekleşen bu Kabe baskının ardından 7 sene sonra Hicri 1407 yılında, Hac sırasında çok daha büyük kanlı bir olay meydana gelmiştir. Bu olayda caddelerde gösteri yapan hacılara saldırılarak 402 kişi katledilmiş, çok fazla kan akıtılmıştır. Beyt-ül Muazzama’nın yanında, Müslümanların (Suudi Arabistan askerleri ile İranlı hacıların) birbirlerini öldürmeleri ile büyük günahlar işlenmiştir. Bu kanlı olaylar, ilgili hadislerde tarif edilen ortamla çok büyük benzerlikler taşımaktadır.

1979 yılında (Hicri 1 Muharrem 1400’de) Hac sırasında Kabe’de büyük bir katliam olmuştur. (1 Muharrem 1400) Olayın meydana geliş tarihi Hicri 1400 yılının ilk günüdür. Bu sırada 30 kişi hayatını kaybetmiştir. Peygamberimiz (sav) hadiste; “Hz. Mehdi (a.s.)’nin çıkacağı yıl” Kabe’de böyle önemli bir olayın olacağından bahsetmektedir. “Çıkacağı yıl” ifadesi bu açıdan son derece önemlidir. Çünkü hem bu olay hem de Hz. Mehdi (a.s.)’nin çıkış tarihi 1979 yılını göstermektedir. 1979 yılında gerçekleşen bu olayın ardından 7 yıl sonra hac sırasında çok daha kanlı bir olay daha meydana gelmiştir. Bu sefer de 402 kişi öldürülmüştür. Ancak bu olayın ilkinden farkı son olayın Kabe’nin içinde değil yanında gerçekleşmiş olmasıdır. Bu 2 olay da hadislerde Hz. Mehdi (a.s.)’nin çıkış alameti olarak anlatılan “Kabe baskını ve Kabe’de kan akıtılması” olaylarıyla tam olarak aynı şekilde olmuştur.

Hüseyin b. Ali (ra)’dan şöyle rivayet olunmuştur:

“Gökyüzünde doğu cihetinden, geceyi aydinlatan büyük bir ateş gördüğünüz vakit, işte o an, hz. Mehdi (as)’ın geliş vaktidir.”256

Hadiste Peygamberimiz (sav)’in bildirdiği bu büyük patlama ve ardından ortaya çıkan büyük ateş 1979 yılında yani Hicri 1400’de Kadıköy açıklarında meydana gelen İndependenta adlı petrol yüklü tankerin infilakını haber vermektedir. Peygamberimiz (sav), İstanbul’da meydana gelen bu büyük olay anının Hz. Mehdi (a.s.)’nin İstanbul’a geliş vakti olduğunu; “… İŞTE O AN, HZ. MEHDİ (A.S.)’IN  GELİŞ VAKTİDİR.” ifadesiyle açık bir şekilde bildirmiştir.

Bir ateş sizi saracaktır. O ateş bugün Berehut denilen vadide sönük vaziyettedir. O ateş içinde müthiş azap olduğu halde insanları kaplar. O ateş insanları, malları yakıp bitirir. Sekiz gün içinde rüzgar ile bulut gibi uçarak dünyanın her tarafına yayılır. Geceki sıcağı gündüzki hararetinden daha şiddetlidir. O ateş insanların başının üzerinden arşın altına kadar yaklaşarak yeryüzü ile gökyüzü arasında gökgürültüsü gibi korkunç gürültüsü olur, buyurdu.257

– Kuveyt’de yanan petrol, insan ve hayvanlar arasında ölüme sebep olmaktadır. Uzmanlara göre günde yarım milyon ton petrol duman olarak atmosfere karışmaktadır. Her gün 10 bin tondan fazla is, kükürt, karbondioksit ve büyük miktarda, kanser yapıcı özelliği olan hidrokarbonlar bulut gibi körfez üzerinde asılı durmaktadırlar… Yalnız Körfez değil, onun şahsında dünya yanmaktadır.258

– Ateşe verilen iki kuyu, Türkiye’nin bir günde çıkarabildiği kadar petrol veriyor ve dumanlar 55 km. uzaklıktaki Suudi Arabistan’dan bile görülebiliyor.259

– Körfez’de sönmeyen felaket haberleri: Kuveyt’te ateşe verilen yüzlerce petrol kuyusu alev alev yanıyor. Uzmanların “söndürmek son derece zor” dedikleri petrol kuyularındaki yangının Türkiye’den Hindistan’a kadar olan geniş bir bölgeyi en az 10 yıl süreyle etkileyeceği bildiriliyor.

Ateşe verilen petrol kuyularından çıkan alev ve dumanlar atmosferi devamlı kirletmektedir. Kuveyt gündüzleri gece manzarası arz etmektedir. Alevlerle birlikte yükselen füme rengi duman, Kuveyt semalarında sonbahardan kış mevsimine geçişi hatırlatıyor… Kuveyt’in tamamının yaşanılır hale gelmesi için en az bir senelik bir zamana ihtiyaç vardır. Kilometrelerce uzaktan görülen alevlerle birlikte yükselen dumanlar, Kuveyt semalarını tamamen kaplayarak ülkeyi yaşanmaz hale getirmekte ve varlıklı olanlar Kuveyt’i terk etmektedirler.260

O, (Mehdi), Güneş’ten bir alamet belirinceye kadar gelmeyecektir.261


Güneş’te belirecek olan bu alamet, 20. yüzyılda görülen büyük patlama olabilir. Yandaki resimde solda görülen, Güneş’in 1996 ‘da çekilen resmidir. Sağda görülen ise, 2000 yılında çekilen, Güneş’in patlamalar sonucu aldığı son halinin görüntüsüdür.

11 Ağustos 1999 yılında gerçekleşen Güneş tutulması 20. yüzyılın son tam Güneş tutulmasıdır. İlk kez bu kadar çok insan Güneş tutulmasını, bu kadar uzun bir süre izleyebilmiş, inceleme fırsatı elde etmiştir. Aşağıda, 1999 yılındaki Güneş tutulması ile ilgili çıkan bazı gazete haberleri görülmektedir. Bu olay da, hadiste dikkat çekilen “Güneş’ten bir alamet” olarak değerlendirilebilir. (Doğrusunu Allah bilir.)

Bilesin ki, Ashabın verdiği habere göre, Resulullah Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur:

“Vaad edilen Mehdi’nin zuhur mukaddimeleri olan Abbasi Melik Horasan’a vardığı zaman, ŞARK TARAFINDA İKİ DİŞLİ (1) MÜNEVVER (2) BİR BOYNUZ (3) ÇIKAR.” Bu yıldız dahi doğmuştur. Amma o mudur, yoksa onun bir benzeri midir?

Bu yıldıza:

-Kuyruklu yıldız, adının verilmesi, ihtimal ki, şu anlatmalara dayanıyor:

-Sabitlerin seyri, MAĞRİBDEN (BATIDAN) MEŞRİKADIR (DOĞUYADIR) (4)…

(İmam-ı Rabbani, Mektubat-ı Rabbani, 381. Mektup, s.1184)

Peygamber Efendimiz (sav)’in hadisinde ahir zamanda gelmesi beklenen Hz. Mehdi (as)’ın çıkış alameti olarak belirttiği ve İmam-ı Rabbani’nin de detaylı olarak tefsir ettiği “iki dişli münevver (aydınlatıcı) bir boynuz çıkar” ifadesi 24 Şubat 2009 yılında Dünya’ya en yakın noktadan geçen Lulin kuyruklu yıldızına işaret etmektedir. (Doğrusunu Allah bilir.) Hadisteki ifadelerin hepsinin Lulin kuyruklu yıldızının özellikleriyle birebir uyum içinde olması çok büyük bir mucizedir ve Hz. Mehdi (as)’ın gelişini bekleyen bütün müminler için de çok büyük bir müjdedir.

(1) … iki dişli…: Lulin kuyruklu yıldızının arka kısmındaki kuyruğun çatallı olması, hadisteki iki dişli ifadesiyle birebir bağdaşmaktadır.

(2) … münevver (aydınlatıcı)…: Hadiste bahsi geçen münevver (aydınlatıcı) sıfatı, Lulin kuyruklu yıldızının Dünya’ya yaklaştıkça 6 yıldız parlaklığı kadar artan parlaklığına işaret etmektedir.

(3) … bir boynuz…: Lulin kuyruklu yıldızını diğer kuyruklu yıldızlardan ayıran en önemli farklılığı, yıldızının çekirdeğinin arka kısımda yer alan kuyruğunun karşısında, çekirdeğin ön kısmında yani ilerleme yönünde de bir kuyruğunun bulunmasıdır. Lulin kuyruklu yıldızının çekilmiş fotoğraflarına bakıldığında da karşıt yöndeki iki kuyruğun şekil itibariyle bir boynuzu andırdığı ilk bakışta fark edilmektedir.

(4) … mağripten (batıdan) meşrikadır (doğuyadır)…: Hadisin devamında yer alan “Sabitlerin seyri, mağribden (batıdan) meşrikadır (doğuyadır)…” ifadesi hadiste hareket eden bir cisme, bir kuyruklu yıldıza dikkat çekildiğini teyit eder mahiyettedir. Nitekim diğer gökcisimleri meşrikten (doğudan) mağribe (batıya) doğru saat yönünün aksi yönünde hareket ederken, Lulin kuyruklu yıldızının seyri saat yönünde yani mağripten (BATIDAN) meşrika (DOĞUYA)’dır.

Başka hiçbir gök cisminde görülmeyen bu özelliğin Lulin kuyruklu yıldızında olması ve bunun yaklaşık 1400 sene önce Peygamber Efendimiz (sav) tarafından Hz. Mehdi (as)’ın çıkışının habercisi olarak bildirilmiş olması şüphesiz ki çok büyük bir mucizedir.

Tozlu dumanlı, karanlık bir fitne görülecek, bunu diğerleri takip edecek…262

Fitne, “insanın akıl ve kalbini doğrudan doğruya hak ve hakikatten saptıracak şey, saval, azdırma, karşılık, ihtilaf, kavga” gibi anlamlara gelen bir kelimedir. Hadiste bu fitnenin ardında toz ve duman bırakacağı belirtilir.

Ayrıca bu fitnenin “karanlık” olarak nitelendirilmesi, nereden geldiği belli olmayan, umulmadık bir olaya olduğuna işaret kabul edilebilir. Bu açılardan bakıldığında söz konusu hadisin, 11 Eylül 2001tarihinde Amerika Birleşik Devletleri’nin New York ve Washington şehirlerinde meydana gelen, dünya tarihinin en büyük terör olayı olarak nitelendirilen saldırıya işaret etmesi muhtemeldir

Ondan önce Şam ve Mısır melikleri öldürülecektir…263

1970 yılında Mısır’ın başına geçen ve 11 yıl iktidarda kalan Enver Sedat, 1981 yılında bir resmi geçit sırasında muhalifleri tarafından düzenlenen bir suikast sonucunda hayatını yitirmiştir. Mısır tarihinde öldürülen yöneticilerden diğerleri, 1910 yılında suikaste uğrayan Başbakan Boutros Ghali, 1945 yılında öldürülen Mısır Başbakanı Ahmed Maher Paşa (sağ üstteki resim) ve 1948’de yine bir suikast sonucu öldürülen Mısır Başbakanı Mahmoud Nukrashy Paşa’dır.

Şam kelimesi, yalnızca Suriye’deki Şam şehri için kullanılmaz. Şam, Arapçada kelime anlamı olarak “sol” anlamına gelir ve eskiden beri Hicaz bölgesinin (Mekke ve Medine şehirlerinin bulunduğu bölge) sol tarafında kalan ülkeleri ifade eder. Şam bölgesi yöneticilerinden de suikaste uğrayan çok sayıda kişi olmuştur. Bunlardan birkaç örnek şöyledir; 1920’de öldürülen Suriye’nin eski Cumhurbaşkanı Salah Al-Deen Beetar (alt sol), 1921’de öldürülen Suriye Başbakanı Droubi Paşa, 1949’da suikaste uğrayan Suriye Başbakanı Muhsin al-Barazi, 1951’de öldürülen Ürdün Kralı Abdullah (alt sağ), 1982’de bombalı suikaste uğrayan, Lübnan’ın Falanjist lideri Beşir Cemayel (üst sağda), Irak eski Kralı Abdül Karim Kassim ise 1963 yılında Irak Hava Kuvvetleri tarafından yapılan devrim sırasında öldürülmüştür.

“Şam ehli, Mısırlı kabileleri esir alacaklardır.”264


26 Ekim 1956 yılında İsrail Mısır’a saldırdı ve Sina Yarımadasını işgal etmeye başladı. BM’nin araya girmesiyle sıcak çatışmalar bir süre sona erdi ve İsrail sınırına BM Barış Gücü yerleşti.

1967 yılındaki 6 Gün Savaşı ise İsrail-Mısır arasındaki başka bir savaştı. Bu savaşın sonunda İsrail, Gazze Şeridi ile Sina Yarımadasının tümünü, Şeria akarsuyunun batı yakasını, Kudüs kentini ve Golan tepelerini ele geçirdi.

 

Bugün söz konusu bölgede yer alan devletler arasında İsrail de bulunmaktadır. Dolayısıyla bu hadisle İsrail Devleti’nin Mısır ile olan savaşlarına ve Mısır topraklarını işgaline işaret ediliyor olabilir.

Şu hadiseler meydana gelmedikçe kıyamet kopmayacaktır. depremler çoğalacak.265

Kıyametten önce iki büyük hadise vardır. ve sonra da zelzeleli yıllar.266